Atasözleri ve Anlamları
Emeritus Prof. Dr. Atilla Alptekin Sabancı
Atasözleri Uzun Tanımı
Geçmişten beri konuşulan, bir fikri tanımlayan, metaforlarla az ya da çok öğüt veren atasözlerine atasözleri denir. Atasözü, daha geniş tanımıyla, akıllıca düşünce, tavsiye ve örnekleme yoluyla uzun gözlemler ve deneyimler sonucunda atalarımızın yargılarını verir; birçoğu mecazi anlamda anlamlıdır; asırlık formla kalıplanmış; Sözlü bir gelenek içinde nesilden nesile yaşayan anonim kısa bir kelimedir. (Bkz. Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, C.1, Dergah Yayınları, İstanbul 1977)
Atasözleri Kısa Tanımı
Atalardan gelen ve yüzyıllar boyunca deneyimlerine ve gözlemlerine dayanarak düşüncelerini tavsiye ve yargı biçiminde ileten anonim kısa ve özlü kelimelerdir.
Açıklamalı Atasözleri Sözlüğü
Atasözleri genel olarak birçok konuya dayandığından, farklı ölçütlerde farklı mecazi anlamlar kullanılarak söylenirler. Örnek olarak, dayanışma ile ilgili atasözleri ve buna bağlı olarak tutumlar insanları teşvik etmektedir ve temizlik veya sağlık gibi atasözleri insanları başka bir formasyona yönlendirmekte ve düşündürmektedir.
Çin atasözleri ve dostluk ve dayanışma gibi deyimler gibi olmayan deyimler gibi Türk atasözlerinin genellikle sonuçların azaltılmasına, hatta aşağılanmasına dayandığı söylenir. Burada insanlar hemen bunların daha önce olduğunu hayal ederler ve hemen ilgili atasözünden gerekli dikkati ve önemi alırlar.
Tasarruf, korku ve dostluk gibi diğer atasözleri de farklı değil. Sonuç olarak, bugün kullandığınız bu kelimelerle atalarımızın (ata olarak benimsediğimiz insanların) yaşamlarını ve deneyimlerini hayatlarımıza uyarlıyoruz, her zaman özlü, hatasız bir hayat yaşamak için örnekler alıyoruz.
Özdeş Niteliğindeki Atasözleri
İlgilendiğiniz Türkçe atasözleri sözlüğü size en doğru açıklamayı sunmasa bile, atasözümüz hakkında bilgi sahibi olmayı amaçlamaktadır.
Özdeş anlamda kullanılan birçok atasözü gerçek hayatta alınmaması gereken hataları gösterirken, zaman konu dahil değil, buna göre ayarlandı. Cümlenizde veya örneklerinizde kullanırken, konu ile ilgisi olmasa bile, konu hakkındaki fikirleri uyandırır ve doğru anlaşılmasını sağlamak için bir örnekleme olarak çalıştı. Anonim olmak, atasözleri kelimesinin anlamını lugat açısından doğrular; onaylar.
Atasözleri Özellikleri
Atasözleri; Mani, türkü, masal gibi edebi bir tür olarak bağımsız bir varlığı yoktur. Atasözleri ya folklor tipindedir ya da günlük sohbetlerdedir. Bununla birlikte, dili süsleyen tek sanat unsurları oldukları için, bunları bir araya getirip ayrı türler olarak incelemeye ihtiyaç vardı.
Atasözlerini günlük konuşmalardan biçim ve içerik olarak ayıran özellikler vardır: açıklık, özlü, anlatım tonunda kuruluk. Şiiri yalnızca sağduyu ile ilişkilendirir. Bu nedenle, bazı atasözleri ölçülür ve kafiye edilir. Bu unsurlar özellikle akılda daha iyi tutmak için kullanılmıştır.
Türk atasözleri yapı ve görev bakımından aynı grupta toplanamaz. Bu nedenle atasözlerimizi aşağıdaki gibi sınıflandırabiliriz:
-
Atasözleri deyişleri. Bunları günlük dilde deyimlerden ayırmak çok zordur. Bu grubu küçük bir alt gruba ayırabiliriz:
- Atasözü görünümünde basit deyimler: İki ayağını bir pabuca sokmak.
- Özel durumlarda kullanılan örnek deyimler: Tut kelin perçeminden.
- Karşılaştırmalı deyimler: Keremin arpa tarlası gibi yanmak.
-
Ana atasözleri: Bir davranış kuralı, akıllı bir yargı ifade eder. Ana atasözleri anlatıdaki özelliklerine göre ikiye ayrılır:
- Gözlem veya yargı görüşüne göre atasözleri: Davranış kuralını öğreten veya öğretenler. Yargı örneği: Kanı kanla, kanla ve toprakla yumuşatır. Gözlemden doğan karar örneği: Değirmen, taşıma suyu ile dönmüyor. Gözlem örneği: Gerçek batıl inançtan ağlamadı, kimse akan akıntıya bağlanmadı. Mevsimlerde, hava koşullarında, tarımda, hayvanlarda vb. Sayısız atasözü vardır.
- Doğrudan bir emir, öğüt veya yasak belirtenler: Bu tür atasözlerindeki fiiller her zaman pozitif veya negatif emirler biçimindedir. Örnek: Gözün ile gördüğünü eteğin ile ört.
- Fıkra (şaka) türünden atasözleri: Çok fazla kısaltılmış hikaye yapısındadırlar. Örnek: Deveye sormuşlar: "Boynun neden eğri?" "Nerem doğru ki..." demiş. Bu gruptaki atasözleri görevleri bakımından ilk gruptaki atasözlerine yakındır.
Atasözlerini söyleyiş yönünden de birbirinden ayırmak mümkündür: Nazım ögesi taşıyanlar, nesir olanlar. Nazım ögesi taşıyan atasözleri arasında tam mısra yada beyik görünümünde olanlar vardır: Gönül düştü kediye, kedi benzer kadıya (duduya).
Türkler sözlü edebiyat döneminde iken, kahramanca hikayeler çağında düşünceyi desteklemek için atasözleri tek başına kullanılmadılar, metnin başına veya sonuna bağlıydılar. Bazen aynı anlamdaki atasözleri yan yana kullanıldığında olur. Oğuz ve Kırgız destanları bu örneklerle doludur. Bugün bile Anadolu'da hikaye anlatanlar bunlardan faydalanıyor. Elimizdeki en eski Oğuz metinleri Dede Korkut'un hikayeleridir.
Ülkemizde atasözleri üzerine birçok çalışma ve derleme yapılmıştır.
Deyimler ve atasözleri arasında biçim ve mecazi anlam bakımından benzerlikler vardır. Deyimler cümlelerde kullanılan kelimeler arasındadır. Atasözleri ise cümle yapısındadır; bağımsız olarak kullanılabilirler. Deyimler ile atasözlerini birbirinden ayırmak için şu noktaya dikkat edilmelidir: Deyimler hüküm anlamını taşımazken, atasözleri - fiil almasalarda - hüküm ifade ederler.
Özdeyişler (aforizma) ile atasözleri arasında şu fark vardır. Özdeyiş (vecize)'lerin söyleyenleri bellidir, atasözleri ise anonimdir, söyleyenleri belli değildir veya belirtilmemiştir.
Atasözü Nedir?
Atasözü, bir ulusun veya ırkın deneyimlerini teyit ederek, olayın orijinalini, fiilini temsil eden kişiden kişiye göreceli olarak değişmeyen bir cümledir. Belirli bir yargıyı içeren meşhur kavramların ne zaman ve kim tarafından söylendiği meşrudur. Bu nedenle stereotiplerde bulunurlar. Hiçbir kelime veya yapı değiştirilemez, orijinal olarak kullanıldığı için eşanlamlılarla bile kullanılmazlar.
Bu kavramlar olayların sonuçlarıyla ilgili olduğundan, bugün aynı anlam veya doğrudan anlam için herhangi bir sorun olmadan kullanılabilirler. Atasözü genellikle bir olayın sonucunu kısaca açıklamak için yeterlidir. Bu nedenle atasözleri olaylardan önce ve sonra tavsiyelerde bulunmak için kullanılabilir.
Türk ulusunun kendine özgü ilk atasözü kitabı, Fatih, İstanbul'daki Darı Kütüphanesi'ndeki "Teshil" adlı tıp kitabının sonunda kaydedilen bir el yazısına dahil edilmiştir. Toplam 698 atasözü vardır; Yazım tarihi itibariyle Hicri takviminin 885 yılı ve Gregoryen takviminin 1420 yıllarına denk gelmektedir.
Atasözü nedir? Sorunun en iyi yanıtı; tavsiye içeren kelimelere cevap verebiliriz. Atasözleri, alıntılar veya söylenecek kelimeler olarak da bilinir. Atasözleri olaydan kısa bir süre sonra tamamlanır. Atasözleri, herkesin bildiği gibi, böyle kelimelerden oluşmaz. Atasözleri zaman içinde yaşanan olaylarla gelişim sürecine girmiştir. Uzun deneyimlerden sonra basmakalıp bir kelime kümesidir ve insanların büyük çoğunluğu tarafından benimsenmiştir.
Atasözleri, içinde bulundukları toplumun kültür, inanç, düşünce ve duygu yapısını gösterir veya yansıtır. Atasözü Türkçe'de darbe, tartışma ve yol meselesi olarak da bilinir. Atasözü yüzyıllar önce belli bir filtreden kurtuldu. Atasözleri sadece ulus değildir. Her ulusun ya da ırkın kendi sözleri vardır. Atasözü sadece bir kültür, inanç veya düşünce için kullanılmaz. Aynı zamanda halkın ortak dil zevkini de ortaya koyuyor. Türkçe'de atasözleri biçim ve anlamın özellikleri olarak ikiye ayrılır.
-
Biçim özellikleri
Roman, şiir, deneme ve hikaye gibi makalelerin birleştirilmesiyle oluşan türlerdir. Atasözü, biçim özelliklerinde en fazla iki sözcükten oluşur. Bu tarzda yapılan atasözlerinde duygu ve düşünce bir cümleye konur. Bunlar kişiden kişiye değişmeyen ve herkes tarafından benimsenen özlü kelimelerdir. Toplumun ortak malıdır.
-
Anlam özellikleri
Atasözleri ve anlamları bir yaşam felsefesi gibidir. Yeryüzündeki insanların yaşadıkları duygular neredeyse aynıdır. Yani evrensel gibi. Bu nedenle, bazı atasözleri atasözleri çevresel kabul edilir. Atasözleri ve anlamları bu özellikler açısından yaygın kabul edilebilir. Evrensel olarak kullanıldığı anlam bakımından ortaya çıkar.
Atasözü Anlamları İçin Örnekler
- Türk Atasözleri ve Anlamları; bir olayı deneyimledikten sonra veya olaydan önce düşünen insanların durumunu açıklar.
- Türk Atasözleri ve Anlamları; ulusal bir kimliğe sahiptir, çünkü dünyadaki insanların yaşayabileceği olaylar aynıdır.
- Türk Atasözleri ve Anlamları; insanların veya toplulukların maneviyatına, ruhlarına ve kalplerine hitap ederler.
- Türk Atasözleri ve Anlamları; sonuçları kamuya açıkladıkları için kesin olarak kabul edilirler.
- Türk Atasözleri ve Anlamları; belirtilen sonuçların büyük oranları ikna edicidir, çünkü istisnasız bire bir deneyimleri vardır.
- Türk Atasözleri ve Anlamları; kitlelerin yüzyıllardır yaşadıklarından tecrübe ile doğdular.
- Türk Atasözleri ve Anlamları; basit, anlamlı kelimeler, tüm atasözlerinin ifadeleri çok basit ve kolaydır.
- Türk Atasözleri ve Anlamları; doğal olaylar da dahil olmak üzere tüm olayları bir kısayolla birleştiriyorlar.
- Türk Atasözleri ve Anlamları; ahlak teorisini yetişkinlere, çocuklara, topluluklara rapor ederler ve ahlakı öğretirler.
- Türk Atasözleri ve Anlamları; Türk kurallarına uygun olarak bir veya iki cümleden oluşan bir dilde türetildikleri söylenmektedir.
- Türk Atasözleri ve Anlamları; mecazi anlamlara sahip oldukları için kesinlikle farklı olaylara uyarlanabilirler ve sonuçları etkilemezler.
- Türk Atasözleri ve Anlamları; kendi başlarına konuşma sanatı içerirler, tamamen Türk Dili Edebiyatına uygundurlar.
- Türk Atasözleri ve Anlamları; içindeki kelimeler değiştiğinde veya farklı kelimeler kullanıldığında anlam değişebilir.
- Türk Atasözleri ve Anlamları; denenmiş ve yaşanmış olayların bir sonucu olarak söylendiğinden, doğruluğu herkes tarafından kabul edilir.
Atasözleri ve Anlamları
Türk ataları tarafından yüzlerce yıldır denenen ve deneyimlenen bazı olaylardan sonra söylenen tüm atasözlerinin anlamları, kısa bir çizgiyle ifade edilir. Eski Türkçe'de "Kalamıkibar" olarak anılan ancak günümüzde "Darbimesel" veya "Aforizm" olarak adlandırılan birçok anlamın günümüzde insanlara bir hayranlık uyandırması inanılmaz, çok kültürlü bir ulus olması inanılmaz değildir. Türk atasözleri tekerlemenin yanı sıra insanların da akıllarında kalıcı bir nitelikleri var. Ancak çoğu zaman eski Türkçe'de kullanılan kelimeleri içerdiğinden, atasözlerinin anlamları, sözlükten veya sözlük benzeri bir ortamdan anlamlarını öğrenmedikçe farklı yorumlar alabilir.
Deyimler atasözlerinde eski Türkçenin eş anlamlılarını kullanmaya benzer bir örnek olarak verilebilir. Deyimler herhangi bir cümle veya konuşmada kullanılabilir, tam bir cümle değil ve kullanıldığında mantıklı olabilir. Atasözlerinin anlamları bu nedenle, yalnızca ifade zorluğu çekmeden insanlara nüfuz eder; İlgili hayatı insanlara anlatmayı kolaylaştırır.
Cinsiyet Ayrımlı Atasözlerinde Kadın ve Erkek Kimliği
Bu tanımlayıcı çalışmada Türk atasözleri kadın / erkek kimliği yönünden incelenmiş ve kadın / erkek profili mevcut atasözlerine göre ortaya konulmuştur. Çalışmada, atasözlerindeki kadınların kavram ve özelliklerinin erkeklerden daha ayrıntılı olarak tartışıldığı, ancak kadınlarla ilgili olumsuz ifadelerin daha fazla verildiği bulunmuştur. Sonuç bölümünde bu durumun çelişkili ifadelere dikkat çekerek eğitimde önemli sorunlar yarattığı belirtilmiştir.
Atasözleri İçinde Kadın Kimliği
Toplumun temelini oluşturan ailenin kurucusu olan kadın veya erkeklere verilen değer yargıları sosyolojik anlamda önemlidir. Geçmişten günümüze değişen bu değerler, örneğin, bugün İslam öncesi binicilik kültürü ve iletişimi, bilgi toplumunda aynı özelliklere sahip değildir. Bu bağlamda Kadın Ansiklopedisinde (1984: 403) aşağıdaki ifadeler yer almaktadır.
İslam öncesi binicilik-göçebe uygarlığı döneminde oluşan destanlarda veya efsanelerde, kadınlar bu dönemin ideal erkek tipi olan Alpine benzer. Kadın bir erkek gibi sürüyor, bir ok vuruyor, bir kılıç kullanıyor ya da gerektiğinde düşmanla kahramanca savaşıyor. Bu eserlerde kadınlar, yerleşik uygarlık dönemlerinde oluşan edebiyatlarda olduğu gibi zevk veya sevginin konusu değildir.
Zaman, siyasi, idari yapılanma, kültürel değişim veya ekonomik koşullara bağlı olarak farklılıkların gözlemlendiği günümüz toplumunda da betimsel çalışmalara ihtiyaç vardır. Sosyal ve siyasi yapıları, basın ve medya organları onları yönlendirmeye çalışan kadınların ve erkeklerin kimliğinin zaman içinde bazı değer değişimlerine uğradığı yadsınamaz bir gerçektir.
Dünya atasözleri hakkında kadın kavramı ile ilgili bazı çalışmalar olmasına rağmen, Türk atasözleri edebiyatımızdaki kimlikleri ve nitelikleri açısından ayrıntılı bir incelemeye tabi tutulmamaktadır. (Bu konuda iki çalışma tanımlanmıştır: Candan Selek "Atasözlerinde Kadın", Türk Folklor Araştırmaları, Sayı 143, Cilt 6, İstanbul, Haziran 1961; Hatice Bektaş, "Çeşitli Ulusların Halk Edebiyatlarında "Kadın"la İlgili Ata Sözleri", Türk Dili, Sayı 523, Ankara, Temmuz 1995.)
Bir tür hafıza, geçmişimizin değer kaydı olan atasözlerinde, erkeklerin dünyasında, anne, kız kardeşi, karısı, sevgilisi olarak görünen karşı cins kadını tanımlamak için aşağıdaki kelimelerin kullanıldığını görüyoruz: Kız, kadın, avrat, karı, hanım, hatun, yar, güzel, dişi, dilber. Nikahlı kadın anlamına gelen Arapça zevce kelimesi, ayrıca Arapça karı koca manasına gelen zevc (Doğan, 1999:729) ise atasözlerimiz de hiç kullanılmamıştır. Ayrıca, kadınlarla ilgili kelimelerin kullanıldığı yüzlerce atasözü vardır ve anlamları vardır. Yine cinsiyet açıkça belirtilmese de "Çocuk seversen beşikte, koca seversen döşekte", "Erine göre bağla başını, tencerene göre kaynat aşını", "Erkegini ögren, sonra evlen." gibi atasözlerinin muhatabı da kadındır. İçinde kadın yada erkek kelimeleri geçmesine rağmen bazı atasözleri konumuzla doğrudan ilgili olmadığı için değerlendirmeye tabi tutulmamıştır.
Atalarımızdan Gelen Kadın Profili
Atasözlerinde, kadın profili ilk dönemden itibaren çizilir. Kızının bir baht var, ama kızın sorunları ve sorumlulukları çok ve çeşitlidir. Kızlar giyim ve süt severler. Öyle ki, bir evde iki kız varsa, her biri aileyi sıkar. Yedi yaşından sonra kızın ayakları yere değiyor, on beşten sonra evleniyorlar. Evlenirken kızın uzun saçları tercih edilir. Çılgın kız tercih edilmez çünkü çılgın gelin olur. Evlenecek kızın özellikleri sağdan sola araştırılarak öğrenilir. Kızın asil ve köklü bir aileye ait olmasına dikkat edilir. Kız sevdiği kişiye verilir. Evlenecek olan kıza dikkat edilir. Evlenmek için acele eden kız mutlu olmayacak. Evlilikte, kız oğlandan daha genç olmalı. İşi çoban olan kimseye kız verilmez. Kız annesinden bildiği her şeyi öğrenir çünkü anne ve kız birbirinden ayrılamazlar. Annenin evlilik hayatı kızı için tamamen aynıdır. Kız teyzesini çeker. Kızın terbiyesinde, gerekirse dayak kaçınılmazdır, aksi takdirde istenmeyen durumlarla karşılaşılabilir. Anne ataları bizi böyle yansıtır ve atasözleri bu şekilde deneyimlenir ve yorumlanır. Kızın bu durumuna devam edersek;
Kadın önceden evlenecek adamı tanımalıdır. Kadının çocuksuz olması hoş karşılanmıyor. Bir kadının bir kızı doğurması ve bir çocuğu doğurması istenmez ve övünür. Kadın her zaman terk edilmiş bir konumda, kocasının çıkardığı bir kama gibi. Yetenekli olup olmadığı tamamen kadına bağlıdır. Evi barındıran kadındır, ancak kocası geçimini sağlar. Kadın erkeğin karısıdır, sesi erkeğin kalbine rahatlık verir ve hayırlıdır. Kadın, yalnızken, başkalarıyla değil, erkeğine sevgisini göstermelidir. Kadınlar erkekler kadar güçlü ve cesurdur. Kadın sadık, ama asla şımarık değil. Kadın kimseye emanet değil. Kadın, hem yapıcı hem de evin yıkıcısıdır. Veziri yapmak ve adamı utandırmak kadına kalmış. İşsiz bir kadın dile düşüyor. Şeref ve şeref iyi kadınlarda bulunması gereken özelliklerdir. Kadının hayatının önemli bir kısmı mutfakta geçiyor, bu yüzden kadın evinin hem hanımı hem de hizmetçisi. Kadın hem ev idaresi hem de sosyal yaşamda kocasına göre kendini ayarlıyor. Bir kadının sadece bir kocası olmalıdır. Kocasını saymayan kadın evden çıkarılır. Güzel kadın kocası için tehlikelidir. Çirkin kadın güzel kadından daha beceriklidir çünkü daha az seyahat eder. Bir hizmetçi ya da ev işlerinde evlat edinilen ve çalışan bir kadın, kültürlü bir erkek için iyi bir eşleşme olamaz. İyi kadın kendini kocasına yenmez. Kocasının kıyafeti temiz ve derli toplu. Kadın doğası gereği eğlenceye düşkündür ve benliği erkeğinden daha güçlüdür. Bir kadının kalbi bir erkekten daha merhametlidir. Erkekler tarafından uzun saç ve kısa bir zihin olarak tanımlanan bir kadın, bir erkekten daha az akıllı görünür, ancak daha kurnazdır. Bu yüzden yanılıyor, kadından korkmuyor.
Atasözlerinde, "Saçların kısa olduğu için erkeklerin akıllı olduğuna inanılıyor, çünkü saçları kadınlara kıyasla kısa (sözde şaka); saçın uzun ya da kısa olmasıyla zeka düzeyi arasında kuskusuz nesnel bağ yoktur. "Saçı uzun aklı kısa" deyimi ile "kaz kafalı" deyimleri arasında bağ kurulmakta ve her iki deyimde de "bir yandan cinsel yaşamın, bir yandan da o cinsel yaşamla özdeşleştirilen kadının kötülenmesi" ortaya çıkmaktadır (Karabaş, 1999:383).
Kadınlar güvenilir bir haber kaynağı değildir. Ayrıca ataerkil Türk toplumunda erkek "sadece evlenecek kadına, ne karısına, ne de kız kardeşine güvenmektedir" (Karabaş, 1999: 277). Kadın da sır değildir çünkü sırlarını saklayamaz. Bununla birlikte, kadının sözü ara sıra dinlenmelidir. Kadının eli adamın cüzdanına değmez çünkü gider. Kadın sahip oldukları için övünmez.
Türk toplumunda kadınlar bugün buna itiraz etseler de, geleneksel olarak evlilikte kadınlar "alınır" ve erkekler "alıcı" dır (Karabaş, 1999: 384). Bu yapı bugün hala geçerliliğini korumaktadır.
Kadınların zıttı olarak kullanılan erkek kelimesi ile ilgili olarak, atasözlerinde cinsiyet ayrımcılığı sözleri arasında oğlan, er, ergen, erkek görüyoruz. Eski ayet ve nesir türündeki metinlerde er'in bir erkeğin eşdeğeri olarak kullanıldığını görüyoruz.
Atasözleri İçinde Erkek Profili
Atasözlerimizde çizilen erkek profili aşağıdaki özelliklere sahiptir:
Oğlan (oğlan) karakter ve karakter bakımından bir amcaya benziyor. Bir yaratım olarak, çocuk kızdan daha yaramaz ve yaramaz. Genç erkekler doğaları gereği aktif ve hareketli. Çocukken, deli olsa bile bir erkek çocuk tercih edilir.
Baba mesleği insana mirastır. Adam ne öğrenirse öğrenir, babasından ve dedesinden öğrenir. Adam adamın oğlu olur. İnsanın sözü için güvenilirdir. Cömerttir. Mert olduğu için yüz yüze savaşır. Daha yaşlı olsa bile, kalbi taze kalır, sevgisi seli kaybetmez. Yaşlanan erkekler değerlerini kaybetmezler, ancak daha çok takdir edilir ve saygı görürler. Türk toplumunda esasen erkeklerin yaşlarını açıklamaktan kaçınma gibi davranışları yoktur (Karabaş, 1999: 334).
Toplumda cesaret göstermek, erkekliğin görkeminden biridir, bu nedenle yapıda erkek ve kadınlardan daha zordur. Erkeklik gösteren şişman ölmekle birlikte, adı ve şan kalır. İnsanın sözü haktır. Bekar adam önünde duran kıza aşık olur, sormadan ve soruşturmadan evlenmek ister. Yani kızın kusurlarını göremiyor. Başkalarının sözlerini dinleyen çocuk, karısını hızla boşar. Ev ekonomisinde erkekler kadınlar kadar yetenekli değildir. Çoğunlukla erkekleri yoldan çeken kadınlar. Adam iyi yemek yapan ve kalbini veren kadına bağlı. Adamın benliği kadınınkinden daha zayıftır. Adam sosyal gücünü kadından alır. Erkeklikte dokuz, hile ve aldatmaya, dokuzda dokuzu kaçmaya dayanır.
Kızlara kız veren birinin gözleri geride kalmayacak. Sosyal statüleri nedeniyle erkeklere her türlü iş olabilir. Doğru at ve doğru at erkekler için çok önemlidir. Sadece erkekler insanın saldırısına dayanabilir. Adam adamı korur ve korur. İnsan çevresine güven verir. Korkusuz. Adam kızını cesur bir adama vermek istiyor. Her insanın bir takma adı vardır; lakaplı. Adam, erkek arkadaşı için her türlü sıkıntıya katlanır. Erkek, yapısı nedeniyle her türlü zorluğa dayanacak kadar güçlüdür. Erkeklik para ile satılmaz. Genç adamdan korkmaya gerek yok.
Literatürümüzde, genel olarak kadınların konusu olan atasözleri çoğullukları ile dikkat çekmektedir ve erkeklere yönelik atasözlerinin sayısı daha azdır. Atasözleri ile kadınların tüm özelliklerini ince ayrıntılarına kadar belirlemeye çalışan Türk toplumu, bir nedenden ötürü erkeklerle ilgili bu özelliği göstermemiştir.
Kadınlarla ilgili olumsuz ifadelere rağmen, atasözlerimizde erkek kavramı için olumlu ifadeler kullanılmıştır. Ancak, çelişkili ifadeler de yoktur. Örneğin atasözlerinde erkeklik kavramı on ya da dokuz üzerinden değerlendirilir ve "Erkeklik on ise, dokuz numara hile / Erlik on, dokuz oyun. Cesaret dokuz, sekiz kaçar, hiç görülmez". İnsana verilen olumlu değer yargısı burada farklı bir yapıya bürünür. Bu bağlamda yazılı kaynaklar arasında birlik olmaması, atasözleri üzerine araştırma yapılmasını zorlaştırmakta, böylece değerlendirilmesini zorlaştırmaktadır. Atasözlerimizde bunun gibi birçok çelişkili ifade buluyoruz. Örneğin, atasözünün yanında, "Güzel bir yüzü olan kişinin güzel bir yüzü olacaktır", aynı zamanda "Güzel yüzü güzel bir yüzü seviyorum, güzel yüzü seviyorum" atasözü vardır (Yılmaz, 2003: 127). Atasözlerimizde birbirini desteklemeyen bu ifadeler, eğitim alanında da sorun yaratıyor.
Atasözleri Ne Zaman Söylendi?
Bunlar, atalarının yargılarını, deneyimlerini, bilge düşüncelerini veya uzun yargılamalara dayanan tavsiyelerini ifade eden kalıplaşmış biçimlere sahip halkın sözleridir.
Atasözleri biçim bakımından diğer yazı türlerinden farklı özellikler gösterir. Öyküler, romanlar, şiirler, denemeler gibi yazı türleri, birçok cümleyi birleştirip anlam bakımından bütünleştirerek oluşturulur. Ancak atasözleri genellikle bir, en fazla iki cümleden oluşur. Bütün duygular ve düşünceler bu cümleye uyar. Bu cümleler kişiden kişiye değişmez. Halkın ortak malıdır ve insanlar tarafından aynı şekilde söylenir.
Atasözleri belirli bir toplumun ve / veya tüm insanlığın yaşam felsefesidir. İnsanlarda sevgi, kıskançlık, bencillik, dostluk ve düşmanlık gibi duygular evrenseldir. Bu nedenle, bu duyguları yansıtan atasözleri de evrensel olarak kabul edilmektedir. Dünyada birçok ulus tarafından kullanılan atasözleri karşılaştırıldığında, bu atasözlerinin çoğunun aynı veya benzer olduğu görülmektedir. Atasözleri bir ulusun evrensel değerlerini ve evrensel değerleri yansıtır. Örneğin "Gözden ırak olan, gönülden ırak olur", "Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur", "Vakit nakittir" gibi atasözleri evrenseldir. Bunlara benzer atasözlerini bütün dilerde bulmak mümkündür. "Osmanlı, tavşanı araba ile avlar", "Türk'ün aklı aldadır" gibi atasözleri ise ulusaldır. Bunlar gibi atasözleri bir milletin kültürünü yansıtır.
Deyim ve Atasözü Arasındaki Başlıca Farklar
Deyimler iki veya daha fazla kelimeden oluşur ve genellikle mecazi anlam içerir. Atasözleri cümlelerde kullanılır. Cümlelerde deyimler de vardır. Bazı atasözleri de deyim olarak kullanılır, fakat deyimler atasözlerinin yerine geçmez. Deyimler, benzetmeler yaparak etkili ifade için kullanılır. Atasözleri ders verir. Kısacası öğretici. Deyimler öğretici değildir. Mecazi yollarla sadece bir durumu ifade eder.
-
Atasözleri
Atalarımızın uzun ömürlerin sonucu kazandıkları deneyimlerini gelecek nesillere aktarmak için kullandığı özlü klişelerdir. İslam'dan önce, bu argümana Divan edebiyatında bir irsaliye ya da mesele deniyordu. Atasözleri basmakalıp ifadelerdir, bu yüzden bir kelime değiştirilirse mantıklı değildir.
-
Deyimler
En az iki kelimeyi bir araya getirerek ve anlatıya ilgi, cazibe ve canlılık katmak için gerçek anlamlardan en az birini ekleyerek oluşan ifadelerdir. Ayrıca cümle özellikleri gösterenler de vardır.
Atasözleri Tarihi
Atasözleri, zaman içinde gerçek anlamları yerine mecazi bir anlamda yaşayarak sözlü bir gelenek içinde nesilden nesile aktarılan maliyetli ve basmakalıp bir ifadedir. Bu sözlere Almanca'da Sprichwort, Arapça'da mesel, Farsça'da pend, Fransızca'da proverbe, İngilizce'de proverb, İslav dillerinde posloviçe denilmektedir. Türkiye Türkçesi'nde çoğul olarak atasözleri denmekle beraber eskiye doğru gidildiğinde atalar sözü, seyrek olarak da atalar sözleri şeklinde geçer. Türkçe'nin çeşitli lehçeleriyle Anadolu'nun bazı yöre ağızlarında atasözü terimini karşılayan kelimeler de vardır. Onun yerine, meselâ Çuvaşlar'da comak ve samah, oranlama, bazı Altaylılar'da ülgercomak, Kazan lehçesinde eski söz, Kırım lehçesinde kartlar sözü, hikmet, Doğu Türkistan'dan Kırım'a kadar uzanan sahada makal, Türkistan, İran ve Afganistan Türkmenleri'nde bunun yanı sıra nakıl, Doğu Türkistan'da tabma, ulular sözü, Kerkük ağzında darb-ı kelâm, emsâl ve cümle-i hikemiyyeden başka deme, demece, deyişet, eskiler sözü, bazı Anadolu yörelerinde ise deyişet ve ozanlama denildiği de görülmektedir.
Atasözleri anonim halk edebiyatı yapımları arasında yer alsa da, halk, halk ve masallar gibi kendi edebi türlerinde değillerdir. Çünkü atasözleri konuşmalarda, didaktik şiirlerde ve çeşitli ifade şekillerinde kendi başlarına bir parça ya da parça oluşturmazlar. Bununla birlikte, günlük dili süslemek, ifadeye hayat vermek için bir görev olarak hizmet ettikleri için, bunları bir araya getirip ayrı bir tür olarak incelemeye ihtiyaç vardı. Bazı atasözlerinin hikayeleri de vardır. Bunlardan sadece birkaçı günümüze kadar ulaşmıştır, diğerleri zamanla unutulmuştur. Atasözleri defalarca ölçülür ve kafiye edilir. Bu yüzden akılda tutmaları daha kolaydır. Buna ek olarak, birçok atasözünde, özellikle de aliterasyonda, pun, allusion, bozulmamış, tesbih, kontrast gibi vokal sanatları vardır. Metaforun kendi yeri vardır. Atasözleri günlük hayatta sıkça kullanılan bir ifade maddesidir. Bir konu hakkındaki görüşünü özetlemek ve bir durum ve olay hakkındaki görüşünü açıklamak için genellikle atasözlerine uygun ve hazır bir materyal olarak başvurmak gerekir.
Atasözleri, bir ortamdan diğerine değişen her durumu ve olayı, davranışları, yönleri nüanslı bir şekilde yansıtır. Bu nedenle atasözleri arasında birbiriyle çelişen bazı örnekler var. Meselâ, "Kardeş kardeşi atmış, yar başında tutmuş" ile "Kardeş kardeşin ne öldüğünü ister, ne onduğunu" örneğinde olduğu gibi. Atasözlerinin duruma bağlı yorum ve açıklamalarına özellikle dikkat etmek gerekir.
Atasözleri ile deyimler ve deyimler arasında bir fark vardır. Deyimlerin atasözlerinde olduğu gibi bir cümleleri yoktur ve kendi başlarına bir cümle yapısı göstermezler. Öbekler, atasözleri gibi anonim değil, bilinen insanlar tarafından söylendi.
15. yüzyıldan sonra, yazılı kaynaklarımızda askıda kalma ve madde terimleri ortaya çıkmaya başladı. Aslında "örnek" ve "örnek vermek" anlamındaki madde ve darbe, Osmanlı Türkçesinde zamanla atasözünün karşılığı haline gelmiştir. Bu nedenle dergi, kitap ve kitaptaki darbenin çoğulu olan durûb-i emsâl adına el yazmaları ve basılı atasözleri bulunur. Dîvânü lugāti't-Türk'te yer alan atasözleri bizzat Kâşgarlı Mahmud tarafından sav adı ile verilmekte, bunlar "Şu savda dahi gelmiştir" şeklindeki cümlelere bağlı olarak kelimelerin Arapça açıklamalarının arkasından tanık olarak gösterilmektedir.
Atasözleri her milletin ve milletin dillerinde vardı. Yazılan ilk atasözü örnekleri Mezopotamya'daki tabletlerde bulunmuştur. Bu tabletlerdeki atasözleri tarihteki en eski atasözleri olarak ayrı bir değere sahiptir. Tevrat'ta "Süleyman meseleleri" olarak anılan kelimeler arasında bir ilgi olduğu ortaya çıkmıştır. Sumerler atasözlerinin okullarında eğitim aracı olarak kullanıldığı bilinmektedir. Dünyanın birçok ülkesi tarafından kullanılan atasözleri ile Sümer atasözleri arasında bir paralellik olduğu anlaşılmıştır. Günümüzde, çeşitli açılardan atasözleri üzerine derleme, analiz ve araştırma "parémiologie" adı verilen bir bilim dalının doğmasına yol açmıştır. Atasözleri dil ve folklor kongrelerinde en çok vurgulanan konulardan biridir.
Atasözlerinin Kadim Zamanlara kadar kullanılmadığı ve toplumsal yapıya, değer yargılarına, zamana, bölgelere, deneyime, dil gelişimine, din ve törenlere, medeniyete ve ağız özelliklerine göre değiştikleri görülmektedir. Zaman içinde kullanımdan unutulmuş ve düşmüş atasözleri de vardır. Ülke çapında bilinen ve kullanılan atasözlerine ek olarak, sadece bir bölgede veya dar bir ortamda yaşayan yerel atasözleri de vardır. Yazılı kaynaklardan ve lehçelerden derlemeler kesin bir sonuca varmadığından, Türk atasözleri için belirli bir sayı söylemek mümkün değildir.
Türk atasözlerinin en eski örnekleri 19. yüzyılda Orhon yazıtlarında bulunur. Bunlar ilk defa Ahmet Caferoğlu tarafından ele alınmış ("Orhon Abidelerinde Atalarsözü", Halk Bilgisi Haberleri, nr. 3, 1 Kânunusâni 1930, s. 43-46), sonraki araştırmalar ve Göktürk alfabesiyle kâğıt üzerine yazılı metinlerde bulunanların da ilâvesiyle yirmi kadar en eski Türk atasözü tesbit edilmiştir (Osman F. Sertkaya, "Eski Türk Atasözleri Üzerine", Şükrü Elçin Armağanı, Ankara 1983, s. 275-291). Uygur alfabesiyle yazılmış metinlerde de sav adı altında eski Türk atasözlerinden örnekler görülmektedir (Reşit Rahmeti Arat, Eski Türk Şiiri, Ankara 1965, s. 272-275; Osman F. Sertkaya, a.y.). Kâşgarlı Mahmud ise Türk atasözlerinin adı bilinen ilk derleyicisidir. Birtakım fonetik ve morfolojik değişikliklerle büyük bir kısmı günümüzde de kullanılmakta olan bu sözler üzerinde çeşitli çalışmalar yapılmıştır (Abdülahad Nûri, Atasözleri, İstanbul 1336; Necib Âsım, Eski Savlar, İstanbul 1338 r./1340; C. Brockelmann, "Altturkestanische Volksweisheit", Ostasiatische Zeitschrift, c. VIII, 1920, s. 49-73; Ferit Birtek, En Eski Türk Savları, Ankara 1944). Öte yandan aynı yüzyılda Kutadgu Bilig'i ile Yûsuf Has Hâcib ve Atebetü'l-hakāyık'ı ile Edib Ahmed Yüknekî de atasözlerini nazım sahasına sokan ilk edebiyatçılarımızdandır. Bu eserlerde, XI. yüzyılda kullanılmakta olan atasözlerinden düşünce ve konu bakımından önemli ölçüde faydalanıldığı anlaşılıyor. Bunun yanı sıra, derlemeye dayanan Dîvânü lugāti't-Türk'teki savlarla, bu iki telif eserdeki manzum parçalar arasında hem dış hem de iç benzerlikler bulunmaktadır.
Dede Korkut Kitabı, yazıldığı dönemde kullanılan atasözlerinde yaygın olarak kullanılan ve kullanılan eserler arasında önemli bir yere sahiptir. Bu kitap, Oğuz Türkçesi ile söylenen atasözleri açısından çok zengin bir kaynaktır. Dede Korkut Kitabı'nın giriş bölümünün yanı sıra içindeki hikâyeler arasına serpilmiş bir durumda geçen atasözleriyle Berlin Devlet Kütüphanesi'ndeki "Oğuznâme" diye adlandırılmış metinde (Pertsch, Katalog, IV, nr. 34; Orhan Şaik Gökyay, Dedem Korkudun Kitabı, İstanbul 1973, s. CXXIX) bulunan atasözleri ve Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi'nde kayıtlı (Revan Köşkü, nr. 1390) diğer bir Oğuznâme'de (O. Şaik Gökyay, a.g.e.) geçen atasözleri birbirlerinin hemen hemen aynıdır. Gene XV. yüzyılda düzenlenen ve bir tıp kitabı sonuna konulmuş (Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 3443) Kitâb-ı Atalar adlı yazmada yer alan atasözlerinin birçoğunun günümüze kadar gelmiş olması ayrıca dikkat çekmektedir. Bu yazmayı bazı açıklamalarla yayımlayan Veled İzbudak, kitabının arkasına tıpkıbasımını da koymuştur (Atalar Sözü, İstanbul 1936). XV. yüzyıla ait bir başka atasözleri yazması da Bibliothèque Nationale'dedir (Ancien Fonds Turc, nr. 237). Buradaki atasözleri Pertev Naili Boratav tarafından Latin harflerine aktarılarak yayımlanmıştır ("Quatre Vingt Quatorze Proverbes du XV. siècle Restés Inedits", Oriens, VII, nr. 2, 1954, s. 223-250).
Türk atasözlerinin toplandığı bazı el yazmaları üzerinde birkaç çalışma vardır (bk. Sadettin Buluç, "Eski Bir Elyazmasında Bulunan Türk Atasözleri", Ömer Asım Aksoy Armağanı, Ankara 1978, s. 11-26; Şükrü Elçin, "British Museum'da Bulunan Yazma Bir Türk Atalar Sözü Mecmuası", Halk Edebiyatı Araştırmaları, Ankara 1977, s. 216-228). Bunlarda da XVII ve XVIII. yüzyıllarda kullanılan atasözleri görülür.
Atasözleri âşık edebiyatında atasözü kendi başına gerçekleşir. XVIII. Yüzyılın ünlü minyatürcüsü Levnî'nin destanı dikkate değer bir örnektir (Dehri Dilçin, Edebiyatımızda Atasözleri, I. kitap, İstanbul 1945).
Divan şairleri de çalışmalarına atasözleri ekledi. Bu hususta en önde gelen isim, Pendnâme'siyle ünlü Güvâhî'dir (Güvâhî, Pendnâme, haz. Mehmet Hengirmen, Ankara 1983). Güvâhî'den başka başta Nâbî, Sâbit, Râgıb Paşa, Edirneli Hıfzî olmak üzere diğer şairler de şiirlerinde atasözü kullanma geleneğini sürdürmüşlerdir (Agâh Sırrı Levend, Divan Edebiyatı, s. 429-450).
Münevver zümre edebiyatında manzum eserler gibi mensur eserlerde de atasözleri kendine yer edinmiştir. Mercimek Ahmed'in Kabusnâme tercümesi (nşr. O. Şaik Gökyay, İstanbul 1944) ile Molla Lutfî'nin Harnâme'si bu alanda anılacak eserlerin başında gelir (O. Şaik Gökyay, "Tokatlı Molla Lûtfî'nin Harnâme'si", Türk Folkloru Belleten 1986/1, 1986, s. 155-182).
Tanzimat sonrası edebi dönemde ayet ve nesir eserlerinde atasözleri kullanma geleneği devam etti. Yenileşme çağı edebiyatında Ziyâ Paşa "Terkîb-i Bend" ve Abdülhak Hâmid Sabr ü Sebât adlı piyes ile bu geleneği sürdüren sanatçılardandır. Fakat bu çağ yazarlarının bu konudaki asıl çalışmaları, atasözlerini derleme ve yayımlama şeklinde olmuştur. Tanzimat döneminde bu sahada basılan ilk eser, Şinâsi'nin Meclis-i Maârif'ten arkadaşı olan Vâcid Efendi'nin Durûb-i Emsâl'idir (İstanbul 1275). Şinâsi Durûb-i Emsâl-i Osmâniyye (İstanbul 1280, 2. bs. 1287) adlı eserinde atasözlerini deyim ve benzeri diğer sözlerden ayırmayarak birlikte yayımlamıştır. Ahmed Vefik Paşa, Atalar Sözü-Türkî Durûb-i Emsâl (İstanbul 1288) adlı kitabı ile Şinâsi'yi takip eder. Bu kitabın Bursa'nın ihtiyarlarından derlenen atasözleriyle daha da genişletilmiş ikinci baskısı Müntehabât-ı Durûb-i Emsâl-Atalar Sözü adıyla yayımlanmıştır (Akün, İA, XI, 558; ayrıca bk. AHMED VEFİK PAŞA). Ahmed Midhat Efendi de Durûb-i Emsâl-i Osmâniyye-Şinâsi Hikemiyyâtının Ahkâmını Tasvir adlı kitabında (İstanbul 1288) Şinâsi'nin eserinden seçtiği on yedi atasözüne uygun olarak yazdığı hikâyelerini toplamıştır. Ebüzziya Tevfik, Şinâsi'nin ölümünden sonra onun kitabını yeni eklediği atasözü ve deyimlerle daha da zenginleştirip sonuna bir de "mülâhaza" adlı bir kısım ilâvesiyle üçüncü defa yayımlamıştır (İstanbul 1302). Ahmed Midhat Efendi ayrıca bir atasözümüzle ilgili olarak bir hikâye yazmış ve o atasözünü kitabına ad olarak seçmiştir: Kısmetinde Olanın Kaşığında Çıkar (İstanbul 1304). Recâîzâde Mahmud Ekrem de Ahmed Midhat Efendi gibi bir atasözünü bir eserine ad olarak seçen yazarlardandır: Çok Bilen Çok Yanılır (İstanbul 1332). Halk diline ve kültüre gösterdikleri ilgi, yenilik dönemi edebiyatçılarının atasözleriyle bu kadar yakından ilgilenmesinde önemli bir rol oynamıştır. Cumhuriyet döneminde bu ilgi artmış, yeni derlemeler, incelemeler ve araştırmalarla toplum merkezleri ve Türk Dil Kurumu gibi bazı kurum ve derneklerin desteği ileriye taşınmıştır.
Atasözleri kendi alanlarında birçok dil, özellikle dilbilimci ve folkloristleri kendine çekmiş ve çeşitli makale ve kitapların yayınlandığı bir konu haline gelmiştir. Özellikle il folkloru ile ilgili çalışmalarda atasözleri derlemelerine rastlamak her zaman mümkündür. Bölge lehçelerinde yaşayan atasözleri olan deyimler Türk Dil Kurumu tarafından derlenmiş ve yayınlanmıştır (Bölge Ağızlarında Atasözleri ve Deyimler, I-II, Ankara 1969-1971). Ömer Asım Aksoy'un aynı kurum tarafından bastırılan Atasözleri ve Deyimler (Ankara 1965), Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü (I-III, 1. bs. Ankara 1971; 4. bs. Ankara 1984) adlı kitaplarında atasözleri ile deyimler, daha önceki derleyicilerin yayımlarında aralarına karışmış bulunan diğer sözlerden ayıklanarak iki ayrı grupta açıklamalı olarak ele alınmıştır. Bunu sözlük tertibiyle hazırlanan diğer benzerleri takip etmiştir.
Bu arada atasözlerini konularına göre kümeleyerek bir araya getiren çalışmalar da var. Bunlar arasında İ. Hilmi Soykut'un Türk Atalar Söz Hazinesi (İstanbul 1974) adlı eserinden özellikle bahsetmeye değer. Çok daha sınırlı bir konudaki koleksiyonlar arasında aşağıdaki yayınlar bulunmaktadır: Kerim Yund, Ağaç, Orman Üzerine Atasözleri ve Açıklamaları (Ankara 1944) ve Ormancılıkla İlgili Atasözleri, Deyimler, Dilekler, Mecazlar, Türk Ormancılık Folkloru (İstanbul 1966); Şemseddin Bekşioğlu, 1001 Ziraî Atasözü (Ankara 1952); Necati Âsım Uslu, Türkçe'de Yalnız Göze Ait Deyimler ve Atasözleri (İstanbul 1985).
Bu alanda son yıllarda yapılan çeşitli çalışmalar arasında, Türk atasözlerini diğer ulusların atasözleriyle karşılaştıranların da arttığı görülmektedir: İzzet Hamid (Ün), Mukayeseli Türkçe ve Fransızca Durûb-i Emsâl ([Proverbes Turcs et Français], İstanbul 1339r./ 1923); Kaya Öztaş, Türkçe-Fransızca ve Fransızca-Türkçe Atasözleri (Ankara 1967); Nikolai II. Ikonomov, Balkanska Narodna Midrost (Sofia 1968, Bulgar, Sırp, Romen, Yunan, Arnavut ve Türk atasözleri ve deyimlerinin paralelleri); Semahat Şenaltan, Studien zur sprachlichen Gestalt der Deutschen und Türkischen Sprichwörter (Marburg 1968); Aydın Dağpınar, Türkçe-İngilizce / İngilizce Türkçe Atasözleri ve Deyimler (İstanbul 1982).
Öte yandan, Türk atasözleri olarak çabalarını arttırmak Türkiye'yi toplamaktadır, ancak Türkiye'de kullanılan atasözleri ile karşılaştırıldığında incelenenler arasında dikkat çekmektedir: H. Zeynallı, Azerbaycan Atalar Sözü (Bakü 1926); Yusuf B. Kerimof – B. Şişmanoğlu, Atasözleri ve Özlü Sözler (Sofya 1955-1960); Şâkir Sâbir Zâbit, Irak Türkmanları Ağzında Atalar Sözi (Bağdad 1961); Ata Terzibaşı, Kerkük Eskiler Sözü (Bağdad 1381/1962); Abdullah Battal Taymas, Kazan Türkçesinde Atasözleri ve Deyimler (Ankara 1968); Müstecib Ülküsal, Dobruca'daki Kırım Türklerinde Atasözleri ve Deyimler (Ankara 1970); İhsan S. Vasfî, Irak Türkleri'nde Deyimler ve Atasözleri (İstanbul 1985).
Batılıların Türk atasözlerine ilgisi geçmişte başladı ve Avrupalı yazarlar bu konuda kendi yorumlarını ve kitaplarını yayınladılar. Meselâ Hieronymus Megiser, Paroemiologia Polyglottes (Leipzig 1605); Schlechta-Wssehrd, Osmanische Sprichwörter (Durûb-i Emsâl-i Osmâniyye, Wien 1865); J. A. De courdemanche, Mille et Un Proverbes Turcs (Paris 1878); E. J. Davis, Osmanli Proverbs and Quaint Saying (London 1897-1898). Bu ilgi günümüzde de çeşitli çalışma ve yayınlarla devam etmektedir. Türkçeyi öğretmek için hazırlanan bazı el kitaplarında en çok kullanılan malzemelerden biri de Nasreddin Hoca şakaları ve atasözleri ve ayrıca dikkat çekmeye değer.
Kentleşme ve sanayileşmenin bir sonucu olarak atasözleri, tüm folklorik ürünler ve halk kültürü kademeli olarak aşındığı için yeni ürün sağlamada eski hızlarını ve verimliliklerini kaybetmeye başladı.
Atasözü Öğeleri
Atasözü, geçmişten günümüze gelen, toplum tarafından benimsenen ve ortak kullanılan uzun deneyimlerden faydalanarak kısa ve özlü danışmanlık veren kalıplaşmış kelimelerdir. Türkçede "sav" ve "irsal-i mesel, darb-ı mesel" olarak da adlanılır.
Atasözleri bir toplumun duygularını, düşüncelerini, inançlarını ve kültürel yapılarını yansıtır. Atasözleri anonimdir, çünkü kim ve ne zaman bilinmez. Bu sözler, toplumun sahip olduğu, toplum tarafından benimsenen ve yüzyıllarca düşünce ve mantık talebini geçen kısa ve özlü kelimelerdir. Atasözleri bir düşünce ifade edildiğinde veya savunduğunda da tanık olarak gösterilir.
Atasözleri sadece insanların ortak duygularını ve düşüncelerini değil aynı zamanda ortak dil zevkini de yansıtır.
Türkçede Atasözü ve Biçim Özellikleri
Türkçe atasözleri biçim ve anlamlarına göre farklı şekillerde sınıflandırılır. Atasözleri biçim bakımından diğer yazı türlerinden farklı özellikler gösterir. Öykü, roman, şiir, deneme gibi yazı türleri bir araya gelen ve anlam açısından bütünleşen birçok cümleden oluşur. Ancak atasözleri genellikle bir, en fazla iki cümleden oluşur. Bütün duygular ve düşünceler bu cümleye uyar. Bu cümleler kişiden kişiye değişmez. Halkın ortak malıdır ve insanlar tarafından aynı şekilde söylenir.
Atasözlerinde Kalıplaşma
Atasözleri toplum tarafından kullanılan klişelerdir. Bu nedenle, hiç kimse atasözlerindeki kelimeleri veya kelimelerin sırasını değiştiremez. Örneğin "Dikensiz gül olmaz." atasözü "Gül dikensiz olmaz" şeklinde söylenemez. Bu tümcedeki 'kaz' kelimesi yerine 'ördek' veya 'horoz' denmez. Bunun nedeni, atasözlerinin bir kişinin değil, bütün toplumun ortak malı olması ve o toplumun düşünce ve dil zevkini yansıtmasıdır.
Bununla birlikte, bazı atasözleri tarihsel süreçte değişmiştir. Örnek: "Ayağını yorganına göre köskıl" → "Ayağını yorganına göre uzat." Bu atasözündeki 'köskıl' kelimesinin yerine günümüzde 'uzat' kelimesi kullanılmaktadır. Tarih boyunca dil ve kültürdeki değişimler atasözlerine yansımıştır.
Klişeleşmeye bir istisna, farklı bölgelerde bir atasözü söylemektir.
Örnek: "Mum dibine ışık vermez" → "Çıra dibi karanlık olur" "Er ekmeği er kursağında kalmaz" → "Er lokması er kursağında kalmaz"
Örneklerdeki gibi bazı atasözlerinde hem kelimelerin sırası hem de kelimeler değişebilir. Ancak, bu değişiklik kişiden kişiye değil, bölgeden bölgeye gerçekleşmektedir. Bu atasözlerinin tarihsel süreçte ve farklı bölgelerde değişebileceğini göstermektedir.
Cümle Türlerine Göre Atasözleri
Türkçe'deki tüm cümle türleri atasözlerinde de bulunur. Atasözleri kısa ve özlü kelimeler olduğundan, genellikle bir veya iki cümleden oluşurlar. Daha uzun cümlelerden oluşan Türk atasözleri azdır. Atasözlerinde kullanılan cümle türleri aşağıdaki gibi sıralanabilir:
-
Yalın Cümle
Atasözleri çoğu cümle biçimindedir. Sadece bir yargıya sahip olan atasözleri genellikle basit cümleler şeklinde tanımlanır. Örneğin; "Ağaç kökünden yıkılır", "Aç köpek fırın duvarını deler" ve "Vakit nakittir".
-
Birleşik Cümle
İçinde iki karar bulunan atasözleri genellikle bileşik cümle biçiminde kurulur. Örneğin, "Dağ ne kadar yüce olsa, yol üstünden aşar", "Erkek aslan aslan da, dişi aslan aslan değil mi?", "Elin ağzı torba değil ki büzesin".
-
Devrik Cümle
Birçok atasözü, atasözü şiirsel bir anlatı ele alındığı için ters cümlelerle kuruldu. Örneğin, "Gülme komşuna, gelir başına", "Besle kargayı, oysun gözünü", "Sık gidersen dostuna, yatar arka üstüne".
Ad Tümceleriyle Kurulan Atasözleri
İsim cümleleriyle oluşturulan atasözlerinde yüklem, isimlerden veya isimlerden oluşur. Örneğin, "Almak kolay, ödemek güçtür", "Akıl için yol birdir", "İki el bir baş içindir".
İsim cümleleriyle kurulan atasözlerinde ek eylemde bulunarak hiçbir kelime, ek kelime yoktur. Örneğin, "Kalpten kalbe yol vardır", "Ölümen öte köye köy yoktur".
Ad tümceleriyle kurulan atasözlerinin çoğunda ek eylem -dır söylenmez. Bu durumda, genellikle anlam kaybı olmaz. Örneğin, "Can tümceden aziz", "Hizmetçi kırarsa şuç, hanım kırarsa kaza".
Eylem Tümceleriyle Kurulan Atasözleri
Eylem cümleleri ile oluşturulan atasözlerinde, eylemleri yüklem. Eylem cümlesi ile kurulan atasözlerinin sayısı, isim cümlesi ile kurulanlardan daha fazladır. Örneğin, "Can boğazdan gelir","Zorla güzellik olmaz", "İki at bir kazığa bağlanamaz.".
Bazı atasözlerinde eylem söylenemez. Anlam kendiliğinden ortaya çıkar. Örneğin, "Ata arpa, yiğide pilav", "Bakarsan bağ,olur bakmazsan dağ olur".
Ek Eylemle Kurulan Atasözleri
Bazı atasözleri ek eylemle kurulur. Örneğin, "Akıl için yol birdir", "Yiğidin malı arsıza kalmaz".
Atasözlerinde Kipler
Atasözleri, uzun bir tarihsel süreç içinde oluştuğu ve çağlar boyunca geçerli olduğu için genellikle geniş zaman modunda kurulmuştur. Komut modunun, doğrudan tavsiye veren atasözlerinde kullanıldığı görülmektedir. Atasözü geçmiş zamanın, anlatım veya anlatım şeklinde söylenen atasözlerinde kullanıldığı görülür. Geçmiş zaman ve şimdiki zaman ile kurulan atasözlerinin sayısı çok düşüktür.
-
Geniş Zaman Kipiyle Kurulmuş Atasözleri
Örneğin, "Ağır kazan geç kaynar", "Bir başa bir göz yeter", "Boş çuval ayakta durmaz", "damlaya damlaya göl olur"
-
Belirsiz Geçmiş Zaman Fiiliyle Kurulmuş Atasözleri
Örneğin, "İnsanoğlu çiğ süt emmiş", "Yaş yetmiş, iş bitmiş", "Yılan sokan uyumuş, aç kalan uyumamış".
-
Soru Kipiyle Kurulmuş Atasözleri
Örneğin, "Akıl olmayınca ne yapsın sakal?", "Tok ne bilir aç hâlinden?", "Her sakallıyı baban mı sanırsın?"
-
İstek Kipiyle Kurulmuş Atasözleri
Örneğin, "Ağır git ki yol alasın", "Sabah ola, hayır ola", "Baba malı tez tükenir, evlât gerek kazana".
-
Emir Kipiyle Kurulmuş Atasözleri
Örneğin, "Baş kes, yaş kesme", "Önce düşün, sonra söyle", "Bin bilsen de bir bilene danış".
Atasözlerinin Anlam Özellikleri
Atasözleri belirli bir toplumun ve / veya tüm insanlığın yaşam felsefesidir. İnsanlarda sevgi, kıskançlık, bencillik, dostluk ve düşmanlık gibi duygular evrenseldir. Bu nedenle, bu duyguları yansıtan atasözleri de evrensel olarak kabul edilmektedir. Dünyada birçok ulus tarafından kullanılan atasözleri karşılaştırıldığında, bu atasözlerinin çoğunun aynı veya benzer olduğu görülmektedir. Atasözleri bir ulusun evrensel değerlerini ve evrensel değerleri yansıtır. Örneğin "Gözden ırak olan, gönülden ırak olur", "Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur", "Vakit nakittir" gibi atasözleri evrenseldir. Bunlara benzer atasözlerini bütün dillerde bulmak mümkündür. "Osmanlı, tavşanı araba ile avlar", "Türk'ün aklı aldadır" gibi atasözleri ise ulusaldır. Bunlara benzeyen atasözleri bir ulusun kültürünü yansıtır.
Atasözleri genellikle kullanıldıkları bölgeye ve ülkeye göre değişir. Askerlik ve tarım Türk toplumunda tarihte önemli olduğundan, Türkçe'de atlar, köpekler, kurtlar, koyunlar, silahlar ve cesaret hakkında birçok atasözü vardır. Ancak Alman atasözlerinde ayılar ve kartallar gibi konular Almanya'nın simgesi haline geldi. Bu nedenlerle, atasözlerinde evrensel ve sosyal düzen ve bu düzenin tüm iyi ve kötü özellikleri vardır.
Atasözlerinde Anlam Aktarması ve Somutlaştırma
Çoğu atasözünde kelimeler kendi anlamlarıyla kullanılmaz. Sorunlar genellikle cümleler kurulurken somutlaştırılır. Konu, kısa ve özlü bir ifade ile daha güzel, etkili ve çarpıcı bir şekilde sunulur. Anlatılara kelimeler, simülasyon ve örnekleme kullanılarak başka anlamlarda şiirsel bir güzellik eklenir. Bazı atasözlerinin dize ve beyit şeklinde olması, insanların atasözlerinde şiirsel ifadeye verdiği önemi göstermektedir. Örneğin:
"Sakla samanı, gelir zamanı" atasözünde saman sözcüğü gerçek anlamında kullanılmamıştır. Bu atasözünde, en önemsiz şeylerin bile gizlendiğinde bir gün çalışabileceği belirtilir.
"Yuvayı dişi kuş yapar" atasözünde ev düzeni ile ilgilenen kadın, yuvayı yapan dişi kuşa benzetilmiştir. Dolayısıyla dişi kuş sözcük öbeği kadın sözcüğünün yerine kullanılmıştır.
"Koyun can derdinde, kasap et derdinde" atasözünde koyun sözcüğü büyük sıkıntılar içinde çırpınan insanı, kasap sözcüğü bu insanın düştüğü kötü durumdan yararlanmak isteyen ya da yalnızca kendi çıkarını düşünen kimseleri temsil etmektedir.
"Aç köpek fırın duvarını deler" atasözünde aç bir insanın neler yapabileceği etkili biçimde anlatılmaktadır.
Konularına Göre Atasözleri
Atasözlerini birkaç konu ile sınırlamak mümkün değildir. İnsan yaşamında yer alan doğum, ölüm, evlilik, arkadaşlık, dostluk, düşmanlık, hırsızlık, gelin olmak gibi kısıtlar atasözlerinin benzetim yapmasını engeller.
Atasözlerinin genel konusu toplumun temel yaşam kuralları ve izlenecek temel ilkeleridir. Bu kural ve ilkelere uymayan insanların zarar gördüğüne inanılmaktadır. Atasözleri başarılı, sağlıklı ve mutlu bir yaşam için insanlara genel uyarılar verir; Tavsiyeleri ile yaşamın temel kural ve ilkelerini bilmeye yardımcı olurlar.
Birbirleriyle Çelişkili Atasözleri
Evrendeki her şeyin tersi ile var olması atasözlerine yansır. Olumlu öğütlere ek olarak, sadece olumsuz öğüt veren atasözleri vardır. "Devletin malı deniz, yemeyen keriz" atasözü bunun örneklerinden birisidir. Çelişkili atasözleri, ayrıca, toplumda ayrı düşünen grupları ve bu gruplar arasındaki ayrılıkları/çelişkileri ortaya koymaktadır. Örnekler:
- "Biri yer biri bakar; kıyamet ondan kopar" atasözü kişileri yoksul kimselere yardım etmeye teşvik ederken "Aç yanından kaç" atasözü bunun tersini öğütlemektedir.
- "Derdini söylemeyen derman bulamaz" atasözü kişileri dertlerini dostlarıyla paylaşmaya teşvik ederken "Sırrını verme dostuna o da söyler dostuna" atasözü bunun aksini savunmaktadır.
- "Her koyun kendi bacağından asılır" ve "kurunun yanında yaş da yanar."
- "İyi insan lafının üstüne gelirmiş" ve "İti an çomağı hazırla"
- "Taşıma suyla değirmen dönmez" ve "damlaya damlaya göl olur"
- "Zorla güzellik olmaz" ve "zora dağ dayanmaz".
Atasözleri ve Deyimler
Atasözleri ve deyimler bazı ortak ve farklı özelliklere sahiptir. Birbirleriyle ortak olan en önemli özellikler, toplum tarafından hem benimsenen hem de kullanılan stereotiplerdir. Atasözleri ve deyimler genellikle bu ortak özellikler nedeniyle karıştırılır. Bununla birlikte, her ikisini de ayıran bazı önemli özellikler vardır.
Atasözlerinde Öğüt ve Yargı
Deyimler bir ifade biçimidir. Bir kavramı en güzel ve etkili bir şekilde tanımlamayı amaçlamaktadır. Bu nedenle atasözlerinde olduğu gibi deyimlerde tavsiye verme ya da bilgelik sözleri verme çabası yoktur. Atlardan inmek ve eşeğe binmek, etekleri çalmak, oku eğmek, bin dereden su getirmek gibi deyimlerde tavsiye ya da yargı yoktur. Ancak, "Ağaç yaşken eğilir", "Ne ekersen onu biçersin" gibi atasözlerinde yargı bulunmaz. Atasözleri ve deyimleri birbirinden ayıran en önemli özellik budur.
Tümce Biçimindeki Atasözleri ve Deyimler
Bazı deyimler cümle biçimindedir. Bu ifadelerde cümle biçiminde hükümler vardır. Bu nedenle, atasözleri ile karıştırılabilir. Dağ fare doğurdu. / Delik büyük, yama küçük./ Yorgan gitti, kavga bitti. / Tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş. gibi deyimlerde de yargı vardır, ama öğüt yoktur. Atasözleri ve deyimler arasındaki bir fark da deyimlerin "öğüt" vermemesidir.
Atasözlerini Deyim Olarak Kullanma
Birçok atasözü de deyim olarak kullanılır. Ancak deyimler genellikle atasözü olarak kullanılmaz. "Ne ekersen onu biçersin." atasözü bir konuşma ya da yazıda "Hamdi ektiğini biçti." şeklinde kullanıldığında deyim haline dönüşür. Örnek:
"Ayağını yorganına göre uzat" (atasözü) → "Ayağını yorganına göre uzatmak" (deyim)
"Doğmadık çocuğa don biçilmez" (atasözü) → "Doğmadık çocuğa don biçmek" (deyim)
"İtle yatan, bitle kalkar" (atasözü) → "İtle yatıp bitle kalkmak" (deyim)
"Aman diyene kılıç kalkmaz" (atasözü) → "Aman diyene kılıç kaldırmak" (deyim)
Atasözlerinin çoğu bir anlatım biçimine dönüştüğü zaman deyim olur. Örnek:
Recep, ayağını yorganına göre uzatmadığı için iflas etti.
Çimleri çekmeden ve köke bakmadan evlenirseniz pişman olabilirsiniz, yani erkeğin ailesini iyice araştırırsınız.
Hem Atasözü Hem Deyim Olarak Kullanılan Sözler
Bazı kelimelerin atasözleri ve deyimleri vardır. Ancak sayıları çok düşük. Aşağıdaki örnek kelimeler, avukat olarak kullanıldıklarında atasözleri ve bir konuşma biçimi olarak kullanıldıklarında deyimlerdir: "Üzümünü ye, bağını sorma", "Sen ağa ben ağa, bu ineği kim sağa?", "Çamsakızı çoban armağanı" "Atın ölümü arpadan olsun".
Atasözü ve Deyimlerde Eylem Çekimi
Deyimler genellikle büyük aksiyon çekimlerine girer. Bu açıdan atasözlerinden çok daha fazla esneklik göstermektedirler. Ancak atasözlerinde esneklik yoktur. Atasözleri genellikle şimdiki zamanda, belirli geçmiş zamanda ve gelecek zamanda ayarlanır. İşte düşündürücü atasözlerinden bazıları;
- Davulun sesi uzaktan kulağa hoş gelir.
- Sular bulanmadan durulmaz.
- Güzelliği bir sivilce, zenginliği bir kıvılcım yok eder.
- Bana arkadaşını söyle,sana kim olduğunu söyleyeyim.
- Yalancının evi yanmış,kimse inanmamış.
- İki gönül bir olursa;samanlık seyran olur.
- Ak akçe,karagün içindir.
- Aç tavuk kendini darı ambarında sanır.
- El elin eşeğini;türkü çağırarak arar.
- Bir elin nesi var iki elin sesi var.
- Dimyat'a pirince giden,evdeki bulgurdan olur.
- Üzüm üzüme, baka baka kararır.
- Dağ dağa kavuşmaz,insan insana kavuşur.
- Bugünün işini yarına bırakma!
- Bakarsan bağ,bakmazsan dağ olur.